gdh'de ara...

Putin'in derdi ne?

Putin'in amacını somut ifadesiyle anlatmak gerekirse, Soğuk Savaş sırasında Berlin Duvarı ile belirlenen bir sınırı bu kez en azından Dinyeper Nehir civarında çizebilmek.

1. resim
12.06.2022

Günlerdir Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Moskova’da Büyük Petro’nun 350. yaş günü kutlaması için düzenlenen sergide Rus imparatoru Büyük Petro ile kendisi arasında benzerlik kurduğu ifadeleri gündemde.

Putin yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi, İmparator Petro’nun Baltık bölgesi için savaştığının altını çizdi. Verdiği önemli mesajlardan biri de Rus Çarı Petro’nun Baltıklarda yürüttüğü savaşa ilişkin “bu toprakları geri almak ve güçlendirmek bizim sorumluluğumuz” ifadeleriydi. 

Putin, 

“21 yıl boyunca savaş yöneten Büyük Petro’nun, İsveç’ten bazı toprakları elde etmek istediği söylenebilir. Ancak o aslında kimsenin elinden bir şey almıyordu, zaten bizim olan yerleri geri alıyordu. Rus topraklarına geri dönmek ve oraları güçlendirmek… Onun yaptığı buydu. Şimdi ise sıra bizde gibi görünüyor.”

ifadelerini kullandı.

Rus lider, gençlere Petro’nun St. Petersburg’u başkent ilan ettiğinde hiçbir Avrupa ülkesinin şehrin bulunduğu toprakların Rus İmparatorluğuna ait olduğunu kabul etmediğini anlattı. 

“Herkes buraların İsveç toprağı olduğunu düşünüyordu. Ancak çok uzun zamandan beri Slavlar orada Fin-Ugorlar ile birlikte yaşıyordu.”

dedi.

Rus liderin bu sözleri, NATO’ya üyelik başvurusu yapan İsveç ve Finlandiya’ya yönelik bir gözdağı olarak nitelendirildi. Rus İmparatorluğu, 1700-1721 arasındaki Büyük Kuzey Savaşı’nda İsveç’i yendikten sonra Baltık Denizinin egemen gücü olarak Avrupa’da önemli bir aktör haline gelmişti. Putin’in sarf ettiği bu sözler dünya siyasi gündeminin merkezine oturdu ve Putin’in Büyük Petro üzerinden vermeye çalıştığı mesajlar tartışmaya açıldı.

Büyük Petro kimdir?

Rusya tarihinde 'Büyük Petro', Osmanlı tarihinde ise 'Deli Petro' olarak anılan lider, Çarlık Rusya’nın kurucu liderlerinden. Siyaset Bilimci Yazar Adem Kılıç’ın ifadeleriyle Petro dönemi Çarlık Rusya’nın “bataklıktan çıkıp bir dünya devleti oluşu” sürecine tekabül ediyor. Bu süreçte ilk Rus donanmasının oluşturulması, düzenli ordunun kurulması ve yerel yönetimler aracılığıyla merkezi bir devletin oluşturulması gibi yapısal adımlar adan Petro, sadece Rusya’yı kurmakla kalmıyor; aynı zamanda bu toprakların geleceğine ilham veren bir siyasi yol da çiziyor.

1738 yılında ortaya çıkan vasiyeti ile Petro, hem Çarlık Rusya hem Sovyetler Birliği hem de Rusya Federasyonu döneminin resmi olmayan bir idea kaynağı. 

I. Petro
I. Petro

Kılıç, 1600’lü yılların son çeyreğinde tahta geçen Petro’nun idealarını “cihan imparatorluğu” kurmak amacı üzerinden anlatıyor. Petro, cihan imparatorluğu emelini gerçekleştirmek için Batı ve Doğu’ya doğru iki yönlü bir genişleme planı çiziyor ve bunu gerçekleştirmek için bıraktığı vasiyette Rus tarihinde aşina olduğumuz fikirlerin ana kaynağını oluşturuyor.

Rus Hakimiyetinin Tarihsel Gelişimi
Rus Hakimiyetinin Tarihsel Gelişimi

Kılıç,

“Petro için hedef sadece Karadeniz ve Boğazların hâkimi olan Osmanlı'nın sahibi olduğu bölgeleri ele geçirip Batı’ya doğru genişlemek (yani “sıcak denizlere inmek”) değil; aynı zamanda başta Hindistan toprakları olmak üzere Doğu’ya doğru bir yayılmacılığı da içeriyordu.”

ifadelerini kullanıyor..

Bıraktığı vasiyete göre Ruslar cihan hakimiyeti hayalini gerçekleştirebilmek için, Basra Körfezi ve Akdeniz'e inerek Hindistan ve Avrupa’yı ele geçirmeli ve İsveç başta olmak üzere Baltık bölgesinde hakimiyet kurmalı. Kılıç,

“Bu hamlelerin gerçekleştirilmesi için Petro, sıcak denizlerde büyük limanlara sahip olmak yoluyla dünya ticaretine açılması gerektiğini iyi biliyordu.”

diyor.

Gazeteci yazar Gönül Şamilkızı ise konuşmayı şöyle yorumluyor; 

“Bu, aslında Putin’in ilk beyanı değildi. Rusya Devlet Başkanı, daha önceki açıklamalarında ve Ukrayna’ya yönelik topyekün savaşı ilan ettiği konuşmasında da işgal niyetinin Ukrayna ile sınırlı olmadığını açıkça ortaya koymuştu. Yani Deli Petro güzellemesi yapmadan önce de Putin’in özellikle 1991 senesinden sonra kurulan yeni düzenden memnuniyetsiz olduğunu, bu düzeni bozmak ve öncelikle eski SSCB’yi “Büyük Rusya” adı altında yeniden canlandırmak, Avrupa’ya yayılmak ve dünya için tehdide çevirmek hayalini görmek mümkündü. Moskova’nın Moldova’da, Gürcistan’da, Azerbaycan’da ve nihayet Ukrayna’da ayrılıkçılık süslü işgalleri de, bu işgalleri bu ülkelerin siyaseti üzerinde sürekli şantaj unsuru olarak kullanması da, Bağımsız Devletler Birliği, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü,  en çok da Ukrayna, Belarus ve Kazakistan’ı bağlamak istediği “Avrasya İttifakı” projeleri de, Orta Asya’daki sorunları ve yolsuzluğa bulaşmış iktidarları kullanarak bu coğrafyayı kontrolü altında tutması da Putin’in Deli Petro’ya özenmesinin bariz göstergeleriydi.”

Jeopolitik Analist Mehmet Kancı ise Petro’nun siyasi vizyonunu iki temel motivasyon çerçevesinde anlatıyor: St. Petersburg kentini kurma ve İsveç ile savaş. Mehmet Kancı;

“Bunlardan ilki Petro’nun henüz çocukluk yıllarından itibaren Moskova’da şahit olduğu, muhafazakâr kesimlerin taht üzerinde kurduğu kanlı bir baskı politikası ve bunun onda yarattığı travma.” 

diyor.

Kancı’nın ifadelerine göre; gençlik yıllarında Avrupa’yı tedbil-i kıyafet gezen Petro, tahtta kontrolü ele aldıktan sonra ülkesini dönemin muasır medeniyetleri seviyesine çıkarmayı hedeflemiş ve Rus soylu sınıfının giyim kuşamını değiştirmek hatta sakal bırakanlara ceza kesmek de dahil olmak üzere zorlayıcı politikalara soyunmuş. Bu batılılaşma hamlesinde sıfırdan inşa ettiği St. Petersburg kenti sembolik bir değere sahip. 

“Bu kent Petro’nun başkent yaparak ülkeyi Avrupalılaştırdığı kent.”

Bu kentin jeopolitik gerçeklikteki işlevi bir diğer işlevi ise Rusya’nın okyanuslara inme ihtiyacını doğuruyor olması. Bu sebeple Rusya, 17. yüzyılın küresel emperyal güçlerinden biri olmayan çalışan Rusya okyanuslar aracılığıyla ticaret kanallarına ulaşmayı hedefliyor. St. Petersburg, bu liman işlevini üstlenirken Rusya da eş zamanlı olarak okyanuslara açılacak bir donanma inşa ediyor. Kancı, söz konusu donanmanın Manş Denizi’ni aşıp, Cebelitarık Boğazı’nı geçip tüm Akdeniz’i geçerek Ege kıyalarına kadar ilerlediğini söylüyor. Bu esnada Osmanlı İmparatorluğu’nun ise bu donanmaya karşı bir hazırlık yapmadığının altını çiziyor. 

Ancak Rusya, İngiltere ile doğrudan ticaret kanalına sahip olabileceği Atlantik okyanusuna çıkışında İsveç bir engel teşkil ediyor. Bu da Rusya’nın önderi olduğu koalisyonun İsveç İmparatorluğu'nun Kuzey, Orta ve Doğu Avrupa'daki üstünlüğüne başarıyla karşı koyduğunu kanıtladığı Büyük Kuzey Savaşı’na sebebiyet veriyor. Büyük Kuzey Savaşı, Çar Büyük Petro’nun İngiltere ve dünya ile doğrudan deniz ticareti yapma maksadı ile başlayan bir savaş. Ancak Kancı’ya göre Putin, bu savaşın iddia edilenin aksine dönemin büyük güçlerine karşı yapılmış bir savaş olmadığını söylüyor. Putin’in anlattığına göre, bu savaş bilakis dönemin İngiltere Kralı ve Çar Büyük Petro’nun yakın dostu İngiltere Kralı III. William’ın desteğiyle gerçekleşmiş. Hatta, III. William, Petro’nun Rus donanmasını kurmasında önemli teknik destek vermiş. 

Putin’in Büyük Petro’yu mu izliyor?

Adem Kılıç, imparatorluk geçmişi olan neredeyse her ülkenin, yeniden o noktaya dönme hedefi olduğunun günümüzde bile saklanmayan bir gerçeklik olduğunu ve Putin’in de “Büyük Rusya” hedefini saklamadığını ifade ediyor. 

“Kafkasya'dan Suriye'ye, Orta Asya'dan Afrika'ya, Akdeniz'den Libya'ya kadar izlediği politikalara baktığımızda bu hedefe yönelik faaliyetlerini net bir şekilde anlayabiliriz.”

Fakat Adem Kılıç, Putin'in son yaptığı açıklamayı nerede ve hangi gelişmeler ışığında yaptığına da bakmamız gerektiğinin altını çiziyor. Rus devlet televizyonu, doğumunun 350. yıldönümü nedeni ile Petro'yu öven, inşa ettiği modernize ordu ve donanma ile İsveç ve Osmanlı İmparatorluğu'na rağmen Rus topraklarını büyük ölçüde genişlettiğini anlatan bir belgesel hazırladı. İşte Putin bu belgeselin ve hazırlanan serginin açılışı sırasında konuştu.

Aslında Putin'in iktidarda olduğu süre boyunca buna benzer birçok açıklama yaptığını görüyoruz. Ancak Kılıç, Putin'in bu defa ki konuşmasının, Rusya'nın Ukrayna ile devam eden savaşı sırasında ve özellikle İsveç'in 'Rus tehdidi' nedeniyle NATO'ya katılım başvurusunun ardından gelmesinin önemli olduğunu söylüyor. 

Zira Petro; hüküm sürdüğü yaklaşık 43 yıllık süre içerisinde, o dönemde bir imparatorluk olan İsveç'ten büyük topraklar kazandı ve İsveç İmparatorluğu'nun 1718'de yıkılmasında büyük bir etken oldu.

Burada şunu da belirtmek gerekiyor. Baltık Denizi Devletler Konseyi; Estonya, Letonya, Litvanya, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, Almanya, Polonya ve Rusya'dan oluşuyor. Yani İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğinin gerçekleşmesi durumunda Rusya, Baltık Denizi’ndeki NATO üyesi olmayan tek ülke haline gelecek.

Şüphesiz ki Putin, bunu ülkesi için bir tehdit olarak görüyor ve NATO'nun Rusya'nın tam anlamı ile sınır komşusu olmasını istemiyor.

Bu nedenle Putin'in bu son açıklaması özellikle İsveç ve Finlandiya dahil olmak üzere bölge ülkelerinde, Rusya'nın Baltık'ta bir savaş başlatacağına dair korkuları arttırdı.

Kılıç’a göre, Putin böyle bir savaşı başlatabilecek 'potansiyele' de sahip. Kılıç,

“Şüphesiz böyle bir savaşın olup olmayacağını Ukrayna savaşındaki gelişmeler büyük ölçüde etkileyecektir.” diyor. Putin için Ukrayna'da yaşanacak bir yenilgi, ülkesi için "Batı'ya karşı topyekûn bir hezimet" anlamına geliyor. Ve Putin böyle bir hezimetin, zaten dünyadan izole edilen ülkesi için ne anlama geldiğini çok iyi biliyor.”

Bu nedenle Kılıç, bu nedenle, Putin'in bu defa verdiği mesajın daha fazla dikkate alınması gerektiğini vurguluyor. 

“Zira dünya; 'Deli Petro'nun neler yaptığını konuşmaktan ziyade, "deli bir Putin'in" nükleer dahil her türlü seçeneğe başvurabileceği gerçeğini konuşmak zorunda kalabilir.”

Gönül Şamilkızı ise;

Putin ve Rusya propagandası, Rusya İmparatorluğu hayalini uzun yıllardır saklamıyor. Sadece bazı uzmanlar iflah olmaz Putin hayranlığı, bazıları Rusya’ya karşı hissettiği aşağılık kompleksi, bazıları görmediği, kitaptan okuduğu ve SSCB’de var olduğuna inandığı sosyalizm ve komünizm hayali ile gerçeği asla kabullenemediği, bazıları ise gerçekten bölgeyi okuyamadığı ve yaşananları beyninde bir kalıba oturtamadığı için Putin’in “Büyük Rusya” inşa etme hayalini bir kenara koyarak işgale çeşitli kılıflar, gerekçeler arıyor. 

ifadelerini kullanıyor.

Peki ya Ukrayna Savaşı?

Gönül Şamilkızı, Ukrayna’daki savaşı Petro’dan günümüze uzanan “Rus İmparatorluğu” hayalinin bir uzantısı olarak nitelendiriyor. Ancak bazı uzmanların, iflah olmaz Putin hayranlığı, bazılarının Rusya’ya karşı hissettiği aşağılık kompleksi ve ya kitaptan okuduğu ve SSCB’de var olduğuna inandığı sosyalizm ve komünizm hayali ile gerçeği asla kabullenememesi “Büyük Rusya” inşa etme hayalinin kolayca görünmesini engellemesi hakkında uyarıda bulunuyor. Şamilkızına göre, Putin, “Ukrayna’da dahil olmak üzere Putin’in politikası, Büyük Rusya hayali için birer kılıf görevi görüyor.”

Mehmet Kancı, Ukrayna Savaşı’nı Rus tarihinin diğer savaşlarla mukayese ettiğinde bu savaşı Stalin’in savaşlarına benzetiyor. Stalin’in 2. Dünya Savaşı esnasında Nazi Almanyası ile Polonya’yı bölüşmek için yaptığı gizli anlaşma, onun Finlandiya’yı işgal girişimi ve yine Stalin’in bir ültimatom ile Romanya’nın bugünkü Moldova bölgesini istila etmesine benzetilebilir. Bugün Putin ve onu destekleyen Rus devlet aklı, 1999 yılından bu yana gayretli NATO’nun doğuya doğru ilerleme girişimlerine karşı bir tampon bölgeyi oluşturmayı hedefliyor. Somut ifadesiyle anlatmak gerekirse, Soğuk Savaş sırasında Berlin Duvarı ile belirlenen bir sınırı bu kez en azından Dinyeper Nehir civarında çizebilmek.

“Rusya Devlet Başkanı Putin, SSCB’nin parçalanması sırasında Kremlin’de yönetimde olan kadroların Batı dünyasından yazılı güvenceler almamasını bugün Rusya’nın hegemonya hedeflerini tesis edecek bir gerekçe olarak kullanmaktadır.”

Şamilkızı ise Putin’in, “bu toprakları geri almak ve güçlendirmek artık bizim sorumluluğumuz" ifadesinin liderin gerçek amacını ortaya koymuş olduğunu belirtiyor. 

“Ukrayna’daki savaş hiç kuşkusuz, kısa sürmeyecek, ancak Putin bu savaşı sonunda kaybetmezse, “Büyük Rusya” hayalini yeni işgallerle sürdürmeye devam edecek. Bu “hayal” ise Baltık ülkelerinden Orta Asya’ya, Finlandiya’dan Kafkaslara kadar büyük bir coğrafyayı kapsıyor.  Putin Ukrayna’da kazanır ve işgal coğrafyasını genişletirse, bu, onun Merkez Avrupa ülkelerine saldırma iştahını da kabartacak. Şimdi bu olasılık akıl almaz gibi görünebilir, ancak 24 Şubat’a kadar Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceği fikrini de büyük çoğunluk inandırıcı bulmuyordu…”