gdh'de ara...

Kuzey Irak’taki saldırının bilinmeyen detayları

Erbil’in dışındaki bir yerleşke 10’dan fazla füzeyle vuruldu. Irak “terör saldırısı” dedi. İran “İsrail’in espiyonaj karargahını vurduk” diyerek saldırıyı üstlendi. Ancak perde arkasından bambaşka bir hikaye çıktı. Mesaj Türkiye’ye yönelikti.

1. resim
11.05.2022

Türkiye-İran ilişkileri terazi gibidir. Bir kefe ağırlık kazanınca diğeri hafifler. Bir arada yaşamak zorunda kalan bu iki komşunun ilişkilerini işbirliği ama daha çok rekabet şekillendirir. 

Suriye savaşı boyunca sancılı bir süreç geçiren Türkiye-İran ilişkileri yeni bir sınama dönemine giriyor. Çünkü bölgede statükoyu bozan önemli değişimler var. 

İran’ın iç sosyolojik dengeler ve güvenlik kaygıları nedeniyle Azerbaycan’la yaşadığı sorunlar ve Ermenistan’a ödünsüz desteği biliniyor. İran, Ermenistan’ı Azerbaycan’ı sıkıştıracak bir aparat olarak kullanıyordu. Azerbaycan’ın -ve tabii ki Türkiye’nin- Dağlık Karabağ zaferiyle Ankara dolaylı olarak bu aparatı İran’ın elinden aldı. Dağlık Karabağ zaferinden sonra artık eski Azerbaycan yok. İran yeni Azerbaycan’la yeni bir tür ilişki geliştirmek durumunda. Bu zafer İran’ın kuzeyde önemli bir stratejik zemin kaybetmesine yol açtı. İran bu kayıpları telafi için fırsatları kollayacaktır. Bu bir. 

İkincisi Ukrayna savaşı bölge denklemini derinden etkiliyor. Ukrayna’da başarısız olan Rusya sadece ülkedeki askeri operasyonunu daha sınırlı bir alanla güncellemedi. Bölgesel politikasında da revizyona gideceği anlaşılıyor. Kimi iddialara göre Rusya Suriye’deki askeri varlığını azaltacak. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın İran ziyareti biraz da buna yoruluyor. Bugün Hürriyet Gazetesi’nde yer alan Nerdun Haceloğlu imzalı habere göre Rusya’nın Hmeymim dışında Suriye’deki tüm üslerini İran’a devrettiği öne sürülüyor. Hal böyleyse Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından İran’la dondurucuya alınan Suriye başlığı yeniden ısınacak demektir. 

Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki terör operasyonları ve terör örgütünü Türk sınırından uzaklaştırmak için kurduğu üsler Tahran’ın Irak’taki etkisini azaltıyor. PKK varlığının minimize edilmesi sadece ABD, AB ve Rusya’nın değil İran’ın elinden de terör oyuncağının alındığı anlamına geliyor. İran bundan rahatsız. Türkiye’nin başta Başika olmak üzere Kuzey Irak’taki üslerinden de rahatsız. Irak merkezi hükümetinin Sincar’dan terör örgütünü çıkarma çabasını da bu çerçevede okumak gerekiyor. Türkiye’nin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerini tazelemesi İran’ı oyun dışı bırakması açısından hepsinden önemlidir. Bu da üç.

Önemli değişimlere ABD-İran ilişkilerini de eklemek gerekiyor. Biden’ın ABD’de iktidara gelmesi İran’ın elini bir nebze de olsa rahatlattı. En azından Trump yönetiminin Körfez’de kurduğu, İran’ı da hedef alan küre ittifakı dağıldı. Biden, Trump’tan farklı olarak doğrudan İran’ı hedef almıyor. Tarihsel bir gerçekliktir: İran uluslararası baskı altındaysa Türkiye ile dostluk kurmaya çalışır. Üzerindeki baskı azaldığında ilk yaptığı şey Türkiye ile rekabete girmek ve Türk çıkarlarına zarar vermek olur. ABD yönetiminin gündeminin farklılaşması Tahran’ın hırslarını kamçılıyor.

Yukarıda dökümünü yaptığımız bu sürecin işaret fişekleri gelmeye başladı. 

Kimi zaman Türkiye’nin Kuzey Irak’taki üslerine yönelik terör saldırıları oluyor. Ancak Mehmetçik tecrübeli. Çok şükür, uzun bir süredir bölgeden kayıp haberi gelmiyor. Geçtiğimiz günlerde İran Ammar Karargahı Başkanı Mehdi Taib’e ait olduğu ileri sürülen bir ses kaydı yayınlandı. Taib bu ses kaydında Türk üslerini hedef aldıklarını, yani İran’ın hedef aldığını açıkladı. Buradan tüm saldırıların terör örgütü PKK tarafından yapılmadığı anlaşılıyor. 

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Abdullahiyan Türkiye’nin sınır bölgelerindeki su kaynakları üzerinde baraj inşa etme adımlarına karşı olduklarını, bunu kabul edilmez bulduklarını açıkladı. 

Türkiye bir süredir göçmen tartışmalarıyla sınanıyor. Gerilime neden olanlar Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınanlar değil. Gündem olan görüntüleri Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerden kaçak olarak Türkiye’ye girenler oluşturuyor.

İran’ın göç vanasını kapatmadığı ve Türkiye’yi kaçak göçmenlerle karşı karşıya bıraktığı bir sır değil. Artan göçmen tartışmasındaki İran rolünü küçümsememek gerekiyor. 

Yaşanan bu gelişmelere açık kaynaklardan ulaşmak mümkün. Ancak bir de perde arkasında yaşananlar var. 

Bir örnekle Türkiye’nin bölgesel hamlelerini, İran’ın bu hamlelere karşı geliştirdiği agresif faaliyetleri anlatmaya çalışacağım. 

Kuzey Irak’ta bulunan doğalgaz kaynaklarını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden yurtdışı pazara taşıma konusu 2010’lardan bu yana gündemde. Türkiye ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi bu konuda mutabakata varmış ve çalışmalara başlanmıştı. Bu gelişmeye Tahran karşı çıkıyordu ve Bağdat’taki etkisini de kullanarak Irak merkezi hükümetinin bu projenin karşısında yer almasını sağladı. O dönem Türkiye-Irak ilişkileri de bu yüzden gerilmişti ve Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Taner Yıldız’ı taşıyan uçağın Erbil’e inmesine izin verilmemişti. Daha sonra Mesut Barzani’nin hayalci politikaları ve bağımsızlık referandumu ısrarı Türkiye ile Bölgesel Yönetim’in ilişkilerinin gerilmesine yol açtı. Kuzey Irak gazının Türkiye’ye getirilmesi çalışmaları da bu yüzden dondurucuya alındı. 

Ancak şu anda değişen bir konjonktür var. Mesut Barzani referandum kararının bedelini ödedi ve koltuğunu kaybetti. Bölgesel Yönetim Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani ile Ankara’nın iyi ilişkileri var. Geçtiğimiz aylarda hem Neçirvan Barzani hem de Mesrur Barzani ayrı ayrı Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştüler. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Şubat ayında yaptığı açıklamada “Irak’tan da belki doğalgaz noktasında Türkiye’ye bir arz olabilir” dedi. Aynı tarihlerde Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi doğalgaz boru hattı ağını Türkiye sınırına doğru genişletme kararı aldı. Bu kapsamda üçüncü taraflarla anlaşma da imzalandı. Bundan tam bir ay sonra Erbil’in dışında bulunan bir yerleşke 10’dan fazla füzeyle vuruldu. Saldırıda ölen olmadı. Sebebi o sırada şans eseri yerleşkede az sayıda kişinin olmasıydı.  

İran Devrim Muhafızları saldırıyı kendilerinin gerçekleştirdiğini açıkladı. Bu saldırıyı Suriye’de İsrail’in öldürdüğü iki üyesinin intikamını almak için yaptıklarını duyurdular. Yerleşkenin İsrail espiyonaj faaliyetlerinin merkezi olduğunu savundular. 

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi saldırıyı bir terör saldırısı olarak tanımladı ve kınadı. Benzer bir açıklama da Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi. Açıklamada “Türkiye terörle savaşta Irak’ın yanında olmayı sürdürecek” denildi. 

Bundan tam bir ay sonra, saldırıyla ilgili Irak Parlamentosu’nun yaptığı soruşturma tamamlandı. Soruşturma neticesinde Irak’ın egemenlik haklarının ihlal edildiği belirtildi ve Tahran’dan tazminat talep edildi. Saldırılan yerleşkenin İsrail’le bir ilgisinin olmadığı, sivil yerleşim alanı olduğu belirtildi. Füzeyle vurulan yerleşke bir iş insanına aitti. Kuzey Irak doğalgazının Türkiye’ye ulaştırılmasında kritik bir rol üstlenen iş insanına.