gdh'de ara...

Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği avantaj mı dezavantaj mı?

NATO, Madrid zirvesinde Finlandiya ve İsveç'i ittifaka katılmaya resmen davet etti.

1. resim
30.06.2022

NATO, Madrid zirvesinde Finlandiya ve İsveç'i ittifaka katılmaya resmen davet etti. NATO Zirve bildirgesinde, iki ülkeyi ittifaka davet etmenin “onları daha güvenli, NATO'yu daha güçlü ve Avrupa-Atlantik'i de daha güvenli hale getireceğini” belirtildi.

Ukrayna'da büyük bir savaşın duygusal ortamında, Finlandiya ve İsveç'in neden NATO'ya katılmak istediğini anlamak zor değil. Ancak NATO üyesi ülkeler bu hamleye rasyonel bir gözle bakmalı ve sadece refleksif Rus karşıtlığı ile değil realist bir gözle bakmalıdır.

Böyle bir yaklaşım; NATO deklarasyonunun iki ana açıdan yanlış olduğunu ortaya koyuyor:

Birincisi; Helsinki ve Stockholm'ün ittifaka katılımı NATO'yu ne daha güçlü kılacak ne de Avrupa-Atlantik'i daha güvenli kılacaktır. Aksine ABD'ye ve ittifakın diğer üyelerine daha fazla sorumluluk ve risk yükleyecektir.

Öncelikle bu daveti Finlandiya ve İsveç açısından inceleyelim. Bu iki ulusun NATO'da olmayı istemeleri tamamen anlaşılır ve mantıklıdır. Her ikisinin de Rusya ile karmaşık ve gergin bir geçmişi var ve şu anda Rusya ile Ukrayna arasındaki şiddetli savaş göz önüne alındığında, Helsinki ve Stockholm, Rusya'nın kendilerine saldırması durumunda, sebebi ne olursa olsun, galip gelme umutlarının çok az olacağını biliyorlar.

Şu anda, Rusya'nın saldırı kapasitesi, süren Ukrayna savaşında kaybettiği binlerce savaş aracı ve tahinlere göre on binleri bulan askeri nedeniyle büyük ölçüde azaldı. Fakat bu durum kalıcı değil.

Zamanla, Rusya gücünü yeniden inşa edecek ve tekrar yaklaşık 280.000 askerden oluşan bir Ordu tarafından yönetilen yaklaşık 168 tabur taktik grubundan oluşan aktif bir güce sahip olacak. Finlandiya ve İsveç'in böyle bir kuvveti uzak tutacak kadar yakın bir askeri gücü yok.

Finlandiya ordusunda şu anda 200 tank, 2.000 zırhlı araç ve yaklaşık 23.000 aktif birlik bulunuyor. İsveç Silahlı Kuvvetleri'nde ise 121 tank, 3.300 zırhlı araç ve 16.000 aktif birlik bulunuyor.

İki ülkenin aktif kuvvetleri, güçlendirilmiş sadece bir Amerikan zırhlı tümeniyle kabaca aynı güce sahiptir. Bu nedenle olası bir Rus işgalini belki yavaşlatabilirler ama kesinlikle durduramazlar. Böylece, şüphesiz iki ülke, savaş durumunda kendilerini korumak için NATO'nun tüm ağırlığını omuzlarında taşıdıklarını bilerek kendilerini daha güvende hissedecekler.

Ancak Savunma öncelikleri gözönüne alındığında; ABD'li askeri uzman Mike Sweeny'nin de belirttiği gibi, NATO'nun Finlandiya'yı savunması lojistik bir kabus olabilir. İlk olarak, olası bir savaş durumunda, Sweeny'nin belirttiği gibi kıta Avrupa'sından “Finlandiya'ya doğrudan bir kara yolu” bulunmuyor. Bu nedenle ülkeyi savunmak için çok sayıda NATO askerini buraya göndermek inanılmaz derecede zor olacak ve her şeyin hava ikmali yoluyla konuşlandırılması gerekecek.

İkincisi, Finlandiya ve İsveç'e kara birlikleri göndermek ne kadar zor olsa da, iki ülkeden birine veya her ikisine de sürekli bir çatışma desteği sağlamak tamamen hava ikmali gerektirdiği için Rusya'nın hava üstünlüğünü bertaraf edecek adımlar atılmalıdır. Bu da yine ABD ve NATO ülkelerine extra büyük bir hava gücü yükü getirecektir.

Rusya, NATO birliklerinin ve malzemelerinin transferi için hava yollarını zor bir hale getirirse Finliler ve İsveçliler uzun süre savaşamazlar.

Üçüncüsü ve en önemlisi, Rusya'nın Finlandiya veya İsveç ile savaşa girmesi ne kadar kötü olursa olsun, Avrupa'nın geri kalanı ve NATO'nun güvenliği için doğrudan bir risk oluşturmayacaktır. Ancak Atlantik İttifakı'nın 5. Madde yükümlülükleri devreye girer ve NATO Rusya'ya karşı bir savaşa katılırsa, çatışmanın nükleer bir çatışmaya dönüşme olasılığı çarpıcı biçimde artar.

Bir NATO-Rusya savaşında nükleer eşik bir kez aşıldığında tüm şehirlerinin saldırıya uğrama olasılığı sadece mümkün değil neredeyse kesindir.

Nihayetinde NATO'nun, mevcut üyelerin güvenliğini korumak için var olan bir savunma ittifakı olması gerekiyor. Özellikle Amerika, zaten ittifaktaki diğer tüm ülkelere güvenlik garantisi vermek zorunda kalıyor. Ve artık ABD dahil tüm ittifak üyelerinin riski ve yükü daha fazla olacak.

RealClearDefence'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.