gdh'de ara...

ABD'nin Türkiye ile uzlaşı arayışındaki çelişkisi

Doğu Akdeniz söz konusu olduğunda, ABD'nin bölgedeki politikasına stratejik belirsizlik damgasını vuruyor. Bu durum öncelikle Levant Havzası'nın geniş gaz ve petrol kaynakları üzerindeki bölgesel anlaşmazlıklardan kaynaklanıyor.

1. resim
13.04.2022

2004 yılında, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni (UNCLOS) imzalayan Kıbrıs, kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi'ni (MEB) belirledi. Ayrıca; 2003, 2007 ve 2010 yıllarında Lefkoşa, Mısır, Lübnan ve İsrail ile aynı temelde anlaşmalar imzaladı.

Ankara ise, Kıbrıs'ın belirlediği bu kıta sahanlığının ve kıyı şeridinin kapsamının geçersiz olduğu konusunda ısrar ediyor. 1974'te Türklerin Kuzey Kıbrıs'ı “işgal etmesinden” bu yana Kıbrıs'ın bölünmüş olması, Türkiye'nin bu iddiada bulunmasına yol açarak bölgeyi çatışmalı bir hale dönüştürdü.

1975'te BM Güvenlik Konseyi'nin himayesinde başlayan Kıbrıs'taki yeniden birleşme görüşmeleri, BM Genel Sekreteri António Guterres'in “sonucu belirsiz ve ufku görünmeyen bir sorun” diyerek özetlediği bir noktaya evrildi. Diğer yandan 2017'de İsviçre'de gerçekleşen son müzakerelerin çökmesiyle Türkiye'nin tutumu daha da sertleşti.

Gelinen noktada Ankara'nın desteklediği Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar, iki bölgeli bir federasyon çözümü yerine, iki devletli bir çözüm konusunda ısrar ediyor.

Bunun bir sonucu olarak bölgede; çeşitli askeri meseleler de dahil olmak üzere Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail arasındaki üçlü bir işbirliği ortaya çıktı. Bu işbirliğine ek olarak, 2019'da Mısır, İsrail, Kıbrıs, Yunanistan, Fransa, İtalya, Ürdün ve Filistin Yönetimi'nin üye, ABD ve AB'nin ise gözlemci olduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu oluşturuldu ve Türkiye bu forumdan açıkça dışlandı.

Aynı yıl, ABD Kongresi, Yunanistan'ı değerli bir NATO üyesi, İsrail'in sadık bir müttefik ve Kıbrıs'ın kilit bir stratejik ortak olarak tanımlayarak Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı'nı destekledi.

Türkiye'nin “Mavi Vatan” doktrini, Akdeniz'deki geniş bir alan üzerinde hak iddia ediyor ve bu da Türkiye'yi Yunanistan'la olduğu kadar Kıbrıs'la da çatışmaya sokuyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin mevcut sınırlarını belirleyen ve "Adalar Denizi" adını verdiği bu plan üzerinden hareket ediyor.

Yunanistan son iki yıl içerisinde Türkiye ile neredeyse üç kez savaşın eşiğine geldi. Örneğin, Temmuz 2020'de, Türkiye'nin güney kıyısındaki küçük Yunan adası Kastellorizo üzerinde bir gerginlik yaşandı ve olası bir savaş ancak Berlin'in müdahalesi ile engellenebildi.

Bu konuda Washington da tutumunu net bir şekilde ortaya koydu. Açıkca belirtilmesi gerekirse Yunanistan'ın bu adalar üzerinde tam bir egemenliği söz konusu değildir. Bütün bu dengelerin ortasında Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye, karşılıklı çıkar konularını gözden geçirmek için bir Stratejik Mekanizma girişimi başlattı.

Bu kapsamda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu 18 Mayıs'ta Washington'a davet etti.

10 Mart'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasında yaptığı telefon görüşmesinde Erdoğan, Türkiye'nin Rusya ile Ukrayna arasında “arabulucu” rolünü vurguladı ve Biden'ı Türkiye'ye yönelik “haksız” bulduğu ABD yaptırımlarını kaldırmaya çağırdı.

Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi satın alması nedeniyle Aralık 2020'de Türkiye'ye, Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırımlarla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırımlar uygulandı. Ayrıca Türkiye, aynı nedenle Temmuz 2019'da F-35 müşterek taarruz uçağı programından çıkarıldı.

Diğer yandan Türkiye, geçen Ekim ayında kendi hava kuvvetlerini geliştirmek için ABD'den kırk adet F-16 savaş uçağı ve yaklaşık seksen modernizasyon kiti satın alma talebinde bulundu.

Ve geçtiğimiz hafta ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Kongre'ye yazdığı bir mektupta, bu satışı onaylamanın ABD'nin ulusal güvenlik çıkarlarıyla uyumlu olacağı ve NATO'nun uzun vadeli birliğine hizmet edeceği belirtildi.

Mektupta ayrıca, Türkiye'nin Ukrayna'ya verdiği destek ve savunma bağlarının “bölgede kötü niyetli etkilere karşı önemli bir caydırıcı” olduğu belirtildi.

ABD bu hamle ile Türkiye ile uzlaşının yollarını arasa da, Türkiye'nin bölgeyi istikrarsızlaştırıcı rolü göz önüne alındığında, Türkiye'ye böyle büyük bir silah satışını onaylaması kendi kendini yenilgiye uğratacak bir çelişki olacaktır.

Research Institute for European and American Studies'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.